Oya (Alm. Bordürelitze, Fr. bordé de dantelle, İng. border lace), genellikle kumaş kenarlarını süslemek amacıyla iğne, mekik, tığ ya da firkete ile yapılan ince dantellere denir. Oyalama işlemi, genellikle ipek ibrişimden, iğne, mekik, tığ ya da firketeyle yapılan, ince dantel oluşturmaya denir.
Oya çiçekle örgü sanatının birleşmesinden doğmuş süslemek ve süslenmek amacıyla yapılan ve ayrıca taşıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılan ve tekniği örgü olan bir dantel türüdür. Dekoratif tekstil sanatları arasında örme teknikleri ile yapılan tekstil el sanatları grubu içinde yer almaktadır. Günümüzde çeşitli kalınlıkta doğal ya da sentetik elyaflarla hazırlanmış, bükümlü ya da bükümsüz ipliklerin en başta kullanılan araç iğne olmak üzere tığ, mekik vb. araçlar kullanılarak oluşturulan işlere oya denmektedir. Oya, düz renkli veya basma yemenilerin kreplerinin mendillerin etrafına ekseriyetle kadın ve bazı yörelerde erkek gömleklerinin önlerine, yaka ve kollarına renkli ipek veya pamuk ipliğinden yapılan bir dantel örmedir. Kadınlığın kolaylıkla anlaşılamayan his ve kaprisleri büyük incelik içinde kuvvetle bu işlerde ifadesini bulmuş ve oya gibi sözüyle de ideal güzelliğe sembol olmuştur.
Oyanın tarihçesi
Türk el sanatları ve süsleme sanatları içinde yer alan oyacılık sanatı, çok zengin çeşide ve köklü bir geçmişe sahiptir. Anadolu’nun hangi köşesine gidersek gidelim geleneksel kültürümüzün zenginliğini, ihtişamını hayranlıkla övgü ile izleriz. Oyalar ve aynı teknikte birleşen dantel işlerinin M.Ö. 3000 yıllarına kadar geriye giderek eski Mısır, Babil ve Asur kültür alanlarında görülen çeşitli kültür eserleri arasında bulunması, beldelerden anlaşıldığı üzere tekstil işleri içinde de örnekleri olduğu görülmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun her döneminde saray içi, dışı ve Anadolu’da yapılan geleneksel örgü ve oyalara çok önem verilirmiş. Cumhuriyet döneminde yeteri kadar ilgi görmemekle birlikte oyalar günümüze kadar geleneksel yollarla gelebilmiştir. Ancak kullanılan malzemede ve estetik yönden çok büyük yozlaşma olduğu, günümüzde yapılan örneklerden anlaşılmaktadır. Levni’nin minyatürlerinde, Enderunlu Fazıl’ın Zennamesinde ve Fenercioğlu albümünde çemberlerin, hotoz ve fes oyalarının, dal oyalarının örnekleri görülür. Oyalar aileler arasında nesilden nesile geçerek, koleksiyonlarda veya müzelerde saklanmakla, korunmaktadır. Oyacılık, 12. ve 18. yüzyıllarda ise ince bir zevk ve sanat eseri olarak zirveye yükselmiştir. 1740 yılında İzmir’de kurulan basmahanelerde basılmaya başlayan birbirinden güzel göz alıcı renkler ve Türk desenleri ile süslenen yamalar, Yemen’den gelen yemeniler, Tokat yazmaları birbiri ile yarışırken tüm Anadolu’yu oya merakı sarar, bu merakla oyalar da gelişip güzelleşir. Çok zengin çeşide ve derin geçmişe sahip olan oyalar ve tüm işlemeler Anadolu’da 18. Yüzyılda altın çağı yaşamıştır. Günümüze kadar gelebilen bazı örneklerin inceleme sonuçlarına göre oyalara en çok 17. 18. ve 19. yüzyılda önem verildiği; teknik, renk, kompozisyon bakımlarından özgün kalitelerinin de üstün olduğu anlaşılmaktadır. Türk halkının kültürünü, zekasını, yaratıcılığını, duygu ve düşüncesini belirgin olarak yansıtan oyalar Türk kadınlarının estetiği ile kaynaşarak, asırlar boyu sürmüş ve olağan üstü boyutlar kazanmıştır. Oyalarda görülen renk ve desen inceliği bunların ustalıklı bir şekilde doğadan esinlenerek işlenmiş olması her birinin ayrı duygu, düşünce ve anlam taşıması da çok önemlidir. Türk toplumunda belli bir eğitim sürecinden geçmeden bu denli zevk yaratarak yaratıcılığını gelecek kuşaklara aktaran Türk kadınlarının oyalar konusunda işlevi çok büyüktür.
Oyanın Sınıflandırılması
İşlendikleri araçlara göre, iğne oyası, tığ oyası, mekik oyası veya firkete oyası adları verilen ve işlevlerine göre adları da değişebilen oyalar, araçları da, gereçleri de her zaman her yerde kolaylıkla sağlanabilen ve uygulanabilen tekniği örgüye dayalı bir el sanatıdır.
Oyalar kullanılan araç ve yapım tekniklerine göre beş gruba ayrılmaktadır;
İğne Oyası: iğne oyasında kullanılan malzeme genellikle ipek iplik olmak üzere çeşitli özelliklerde iplikler kullanılır. İğnelerle düğümleme tekniği ile yapılır. Yapılan bu düğümler sıkıştırıldıkça küçülür. Bu gözler ise üçgen, dörtgen, kare ve dikdörtgen şeklindedir. Ayrıca gözsüz saç ve sık örgülerde tatbik edilir.
Tığ Oyası: malzemesi ipek ve pamuk ipliğidir. Tığlarla zincirlenerek örülür. Bu zincirler, işlenecek motifin şekline göre bazen saç halinde birbirine eklenerek istenilen şekil verilir. Ya da birbirinin üstüne sıra ile tutturularak şiş örgüleri gibi, sıralı olur. İğne oyalarında olan gözler, bu örgülerde yoktur.
Mekik Oyası: genellikle sentetik ve pamuk ipliği kullanılır. Belli uzunluktaki bir ipliğe işlenmek istenen motifin şekli verilerek, mekikteki iplikler halkalanarak yapılan ilmeklerle örülür. Tekniği bakımından, hacimli motifler örülmediğinden diğer oyalara göre motif çeşidi daha azdır.
Firkete Oyası: genellikle pamuk ipliği kullanılır. Bir firketenin iki yanına iplikler geçirilerek tığ ile ilmiklerin birbirine örülmesiyle meydana gelir. Firketenin kenarlarına pul, tırtıl, boncuk geçirilir. Örgüye geçirilecek kısım için ayrıca zincir örülür.
Boncuk Oyası: ipek, pamuk, sentetik iplikler, iğne, tığ kullanılarak yapılan oyaların uçlarına boncuklar geçirilmek suretiyle meydana gelmiştir. İşçiliği işlendikleri araçlara göre değişmektedir. Boncukların kullanılabilmesi için diğer oya motifleri dışında örgü ve şekilleri de vardır.
0 yorum:
Yorum Gönder