Agel, genellikle Arap erkeklerinin başörtülerinin üzerinden geçirdikleri, keçi kılı, kuzu yünü veya deve tüyünden örülmüş kalın bir çember bağdır. Basılı kaynaklarda “akāl, agāl, aghâl, egol, ikāl” gibi değişik yazılış şekilleri bulunan agel, yalnızca erkekler tarafından kullanılmaktadır. Agelin görevi, baş, yüz ve omuzları güneşin hararetinden korumak maksadıyla örtülen ve kefiye, kûfiye, ketfiye veya geziye gibi farklı adlarla bilinen, kenarları püsküllü örtüyü sıkıca tutturmaktır. Agel, başın etrafına alnı açıkta bırakacak şekilde iki kez dolanarak takılır.
Keçi kılı, kuzu yünü ve deve tüyünden eğirilen ipliklerin örülmesiyle meydana getirilen bir kordondan ibaret olan agel, Lübnan, Suriye, Filistin ve Irak’ta daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Osmanlı döneminde, bu bölgelerde görevlendirilen devlet memurlarına ve Adana ile çevresindeki bazı azınlıklara agel ve kefiye kullanmaları için resmî izin verilmiştir. Bu, agelin hem yerel kültür hem de Osmanlı yönetim geleneğinde bir rol oynadığını göstermektedir.
Cumhuriyet döneminde de agel, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde, özellikle Urfa (Şanlıurfa) çevresinde yaygın olarak kullanılmaya devam etmiştir. Anadolu’da agelin benzerleri de mevcuttur. Gümüşhane’de, tülbentin üstüne başı alından sıkıca saracak biçimde takılan ve “gac” yahut “gacik” olarak bilinen iplik oyalı dolaklar ile Kastamonu’da, Cumhuriyet’in ilk yıllarında kullanılan “başbağı taç”lar, bu geleneğin yerel yansımalarıdır.
Eskiden İstanbul’da bazı tulumba uşaklarının reisleri de agel ile tutturulan baş örtüsünü bir özenti olarak kullanmışlardır. Bu durum, agelin sadece bir pratik araç değil, aynı zamanda statü ve moda göstergesi olarak da değerlendirildiğini ortaya koymaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder
Merhaba, daha kaliteli bir site için yorumlarınızı bekliyoruz.